Rakel Karaoğlan bir ´Öğrenci ve Eğitim Koçu´; gençlere yardımcı olabilme arzusundan sonra hayalinin peşinden giderek bugün onlara Koç’luk yapıyor ve onların hayatlarında farklar yaratıyor. Gençlere destek olurken onların yaşadığı her farkındalığı mucizevi bir şey olarak tarif ediyor. Tutkuyla sarıldığı mesleğinin ayrıntılarını bizlerle paylaştı.
Koçluğun ne olduğunu ve bu serüvene nasıl başladığını kısaca anlatır mısın?
Rakel Karaoğlan: LGS sınav hazırlığı aşamasında oğlumun eksiklerini görerek ona yardımcı olmaya çalıştım. Oysa ki yardım etmek – kişinin yanında biri olmadan birşeyi başaramayacağı – anlamına geliyordu. Onun duymak istemeyeceği her cümle ile (“ders çalış”, “daha çok soru çöz”) ergenlik dönemini daha rahatsız edici bir sürece sokmuştum, onu yönlendirerek karar verme, sorumluluk alma gibi yetilerini elinden almıştım. Aslında gençler, en zor dönemleri olan ergenlikte müthiş yaratıcı olmalarına rağmen yaşadıkları duygusal çatışmalar yüzünden daha etkili nasıl çalışabileceklerini bilemeyebiliyorlar.
Ama ben gençler için bir şey yapmak istiyordum…
Bu sorunun cevabını bulmak için önce gençlerin neye ihtiyacı olduğunu belirlemem gerekti. Buradan yola çıkarak araştırmaya başladım, gençlerle daha çok vakit geçirdim ve gençleri anlamaya başladım. Kendimde keşfettiğim bu öğrenme ve öğretme arzusunu hayata geçirmek ve bunu gerçekleştirmek için çalıştım, dinledim, araştırdım ve eğitimler aldım. Tabii hiçbir şey kolay olmadı. Önce yoğun eğitim süreçlerinden geçmem gerekti. İnancımı güçlendirmem ve hayalimin yolculuğunda olabilmek için devamlı, ömür boyu gelişmem gerektiğini çok iyi biliyordum.
Şimdi ise bu yolculuktaki amacım 12 yaş ve üstü gençlerin hedeflerine giden bu yolculuklarında; motivasyon, odaklanma, zaman yönetimi, hedef belirleme, öz-disiplin ve sınav kaygısı gibi konularda gençlerle beraber çalışarak kendi edindikleri farkındalıklar ile bu engelleri aşmalarına destek olmaktır. Ve bu desteği verirken de en çok ihtiyaç duydukları cesaret ve gücü asla göz ardı etmemektir.
Pekii Koçluk nedir?
Rakel Karaoğlan: Koçluk, bir kişinin bütününe tüm varlığınızla inanmaktır. Kişinin içinde olan potansiyelini ya da yapabilme kapasitesini açığa çıkartmasına destek olmaktır. Öğrencinin kişisel ve akademik potansiyelini maksimize etmek üzere, karşısındakini daha fazla düşünmeye teşvik ederek yaratıcı süreçler içine girmesi için ilham verendir, danışan ile koçun işbirliği içinde olduğu bir ilişkidir.
Peki koç varolan bu potansiyeli nasıl dışarıya çıkartabilir? Tabii ki koçluk becerileri ile… Örneğin; karşımızdakinin ayakkabılarını giyerek onu can kulağı ile dinleyerek yani o anda olarak, kişinin gündemine ve gerçeğine odaklanarak değerlerini, ihtiyaçlarını, davranışlarını, ses tonunu, söylenmeyenlerini ve enerjisini duyarak. Ancak o zaman dinlendiğini, anlaşıldığını hisseder kişi ve paylaşmaya başlar. Koçun kişiyi ileriye ve derine götürecek güçlü sorular düşünmesi, onu derinleştirip yaratıcılık sürecine geçmesini sağlayacaktır ve en önemlisi kişide farkındalık yaratacaktır. Güçlü soru gelecekle ve şimdiyle ilgilidir. Güçlü sorular ile kişinin ortaya çıkan amacına ve hedefine doğru gittiği yolda koç ona eşlik eder, geri bildirimde bulunur, böylece kişi aldığı geri bildirimle ne kadar ilerlediğini hem kendi gözünden hem de başkasının gözünden görmüş olur; bu sayede kişi yaptığı işi sahiplenir, kendine güven duyar. Geri bildirimdeki amaç olumsuz gördüğümüz davranışı düzeltmektir. Güçlü gözlemler ile demek istediğim, kişinin içinde bulunduğu duruma karşı koçun bakış açısıdır. Bu gözlemler, tarafsız ve yargılamadan kişiye aktarıldığında kişinin ilerlemesine engel olabilecek önemli noktaları ortaya çıkarır. Korkuları, fırsatları, güçlü yanları farketmesine yol açar. Güçlü gözlemlerle ortaya çıkan boşluklar doğrultusunda kişi neye ihtiyacı olduğunu görmeye, değişim için hazırlanmaya ve ilerlemek için adım atmaya hazırdır. Kişinin özgüveni artar ve hayata bakış açısını değiştirmeye başlar. Tüm bunlardan sonra koç kişiyi eyleme geçirecek ricalarda bulunur. Eylemler engelleri aşabilecek nitelikte olmalıdır ve koç bu eylemleri kişinin gerçekleştirmesi için onu güçlendirir ve cesaretlendirir. Eylemlerin, kişinin büyük resimde kendini görmek istediği yere varabilmek için olduğunu anlaması, başarabileceğini kendisine göstermenin bir yoludur. Koçlukta aslında gelecek için koyduğumuz hedeflere ulaşabilmek için bugün ve gelecek arasındaki boşluğu doldururuz.
Koçluğun birçok çalışma alanı içinde neden Öğrenci ve Eğitim Koçluğunu seçtin?
Rakel Karaoğlan: Koçluğun amacı, insanların kendi performanslarını en üst düzeye çıkarma potansiyelini ortaya çıkarmaktır. Gençlerle çalışmak çok özel ve keyifli. Hayatlarının bu dönemlerinde kişinin en iyi kendi halini bulup ilerlemesi benim için çok önemli. Aslında hepsi çok akıllı ve güçlü. Sadece nasıl yol alabileceklerini bilmiyorlar dolayısıyla ben sadece onların omuzundaki elim. Koçluk öyle mucizevi bir şey ki, öğrencinin o anda yaşadığı farkındalığı hiç bir şeye değişmem. Tüm bu gençlerin hayatlarına olumlu açıdan bir nebze dokunabilirsem onlardaki gelişimi, gözlerindeki en ufak bir parıltıyı görebilirsem ve hayatlarını daha kolay yaşanır bir şekle dönüştürmelerini desteklersem amacıma ulaşmışım demektir.
Koçluğu diğer mesleklerden ayıran nedir?
Rakel Karaoğlan: Aklınıza koçluk benzeri birçok meslek gelebilir, psikolojik danışman, öğretmen, mentor, rehber öğretmen, terapist gibi koçluk pek çok meslek alanı ile karıştırılmaktadır. Koçluk aslında bu mesleklerin tam olarak kavşak noktasıdır.
Örneğin terapist, bireylerin ruhsal ve davranışsal bozukluklarını teşhis ve tedavi etmek amacıyla kişilere yardım eder. Yani kişi geçmişten gelen bir problem ile geliyorsa terapiste ihtiyacı vardır. Psikolijik bozukluğu olan kişilere koçun yardımcı olamayacağını net bir şekilde belirtmek isterim. Biz koçlar ise bugüne odaklanırız yani bizim için geçmiş yaşanmış bitmiştir ve değiştirilemez, ancak kişi geleceğini oluşturabilir. Bizler nedenlerle değil nasıllarla ilgileniriz ve kişiyi sürekli destekleriz. Kişiye “Nasıl başarılı olabilirsin?” veya “Nasıl mutlu olabilirsin?” sorularıyla bir farkındalık yaratırız. İstediğini elde etmek için önünde ne gibi fırsatlar olduğunu da kişiye yine sorularımızla düşündürtürüz, sonunda kişi bunları kendi bulur ve uygular. Bugunü keşfeder ve geleceğe bakarız. Danışanla sadece duygusal açıdan değil bütün olarak ilgileniriz. Bizler kişinin hep yanında, ona destek olanız.
Mentörlük, bir alanda uzman olan kişinin tüm bilgi tecrübe ve birikimini paylaştığı, destek verdiği ve yönlendirdiği bir çalışma şeklidir; koçlar öğrencilerine tavsiye vermez, deneyimlerini aktarmaz, yönlendirmezler.
Öğretmenlikten de farklıdır: Öğretmen öğrencinin bilmediği bir bilgiyi öğretir, öğrencinin sorularını cevaplar ve ne yapması gerektiğini söyler. Koçlar ise öğrencinin bildiğini kabul eder, cevaplarını bulmasını sağlar ve öğrencinin ne yapmak istediğini sorar.
Eğer öğrencimin bir mentöre, danışmana, öğretmene veya terapiste ihtiyacı olduğunu hissedersem, konunun koçluk alanına girmediğini farkedersem, öğrencimin faydası her zaman önceliğim olduğu için, hiç çekinmeden anne-baba ve genci bilgilendirir ve hangi alanda destek almaları gerektiğini söylerim.
Sonuç olarak, koç cevap vermez, tavsiyede ve öneride bulunmaz, yönlendirmez ve yargılamaz. Koçluk seansında kişi, konu ne olursa olsun kendisi araştırarak ve eyleme geçerek öğrenir. Koçlar, öğrencilerinin yerine herhangi bir eyleme geçen ve bunu söyleyen kişiler değildir.
Ebeveynler çocuklarının bir koçla çalışmasını neden istesin?
Rakel Karaoğlan: Çünkü ebevyenlerin görevi annelik ve babalık yapmaktır, çocuklarına koşulsuz sevgi vermek ve hep arkalarında olduğunu hissettirmektir. Çocuk veya ergen, anne babadan duyduğu cümlelere güvenmezler, özellikle ergenler ebeveynlerinin hiçbirşey bilmediği kanısındadır. Anne ve babasından duyduklarını nedense işinin ehli bir kişiden duyduklarında bir anda “Vay be ne kadar mantıklı konuştu bu kadın” oluyor, halbuki aynı şeyi anne ve babasından defalarca duymuştur.
Herşeyden önemlisi öğrenci koçluğu hizmetinden yararlananlar bu faydaları elde etmişlerdir: Akademik başarıyı arttırmak, kendine uygun hedef belirlemek, hedefine giden yolda uygun stratejiler belirlemek, zamanı doğru planlamak, doğru önceliklendirme yapmak, daha odaklı çalışmak, öz disiplin sağlamak, daha motive olmak, sınav kaygısı ile baş edebilmek, organize olmak vb.
Bir de tabii ki öğrenci koçluğunda öğrencinin koçluk sürecine dahil olmayı istemesi ön koşuldur. Destek isteyen öğrenciler koçluk sürecinden en iyi faydalanandır. Koçluk, hayatının herhangi bir alanında değişim isteyen, öğrenme sürecinde olan, okul hayatı devam eden ve başarı isteyen bireyler içindir. Eğer öğrenci istemezse işe yaramaz. Birçok aile oğlumla/kızımla çalışır mısın diye geliyor ama çocuğun kendisine sorulmamış olabiliyor. Acaba çocuk bir koçla çalışmayı istiyor mu? Belki hayatından memnun ve değişim istemiyor olabilir. Sadece ebeveynler istiyor diye koçluk gerçekleşmesi mümkün değildir.
Bir koçun sahip olması gereken yetkinlikler nelerdir?
Rakel Karaoğlan: Bir koç odaklı, gözlemci ve empatiktir. Etik kuralları uygular, danışanla ilgili saygılı bir iletişim kurar, gizliliğini sürekli korur. Danışanın zihin yapısını içselleştirir, danışanı çok iyi tanıyıp, seanslar boyunca yaşanan her şeyi danışanın gözlerinden bakacak ve onun gibi düşünecek seviyeye gelir. Koç güven oluşturur. Etkin bir dinleyicidir. İyi bir koç danışanın farkındalık kazanması için güçlü sorular sorabilendir. Danışanın gelişimini kolaylaştırandır. Sürekli öğrenmeyi ve gelişimini devam ettirir.
Mesela bir öğrenci ile bir yetkinliği nasıl kullanabileceğimi açıklamak isterim.
Hayallerimizin hedeflere dönüşmesi için eylemler gerekir yoksa hayal olarak kalır.
Bir koç danışanın hedefleri doğrultusunda atacağı adımları ve yapacağı eylemleri için kendisiyle iş birliği yapar ve eylemlerini yaptığına dair geri bildirim ister. Bu da danışanın daha fazla sorumluluk almasına yol açar. Çıkabilecek engeller konusunda danışanı daha fazla düşündürür.
Yetkinliğinin ilk önemli noktası öğrencinin sorumlululuğunu arttırmaktır. Öğrencinin bu edindiği farkındalık ile ona nasıl eyleme geçirebilirsin diye sorduğumda onun yapacağı eylemleri ondan duyup daha fazla seçenek için başka neler olabilir diye sorarım. Bahsettiği eylemlerin nasıl sonuçları olacağını sorup farkındalığını sürdürürüm ve daha derin düşünmesine yol açarım.
Tüm bu eylemler için sahip olduğu becerileri kaynakları ve varsa engelleri sorarım. Bu becerilerin ona nasıl hizmet edeceğini, bu kaynakları ne zaman araştarıcağını ve engel var ise bu engelle nasıl mücadele edeceğini sorarım, böylece hedefe giden yolu pürüzsüzleştirim.
Engeller karşısında destek isteyip istemediğini sorarak hem iş birliği yapar hem de güven oluştururum. Ve yapacağı eylemleri seans bitimine doğru tekrar etmesini isterim, kendi söylediğinde kulağa daha farklı gelecektir ve sorumluluık alacaktır. Son olarak mutlaka tekrar tekrar eylemleri takip etmek için eyleme bağlılığını ölçeklendirmek isterim .
Tüm bunlar netlik kazandıktan sonra bu eylemi ne zaman uygulayacağını, eyleme bağlılığını sorup seansı kapatırım. Burada tüm sorumluluk öğrencidedir. Öğrenci eylemlerle sorumluk aldığını bize göstermiş olur.
Güvenden bahsettin. Bu güveni nasıl kazanıyorsun?
Rakel Karaoğlan: Can kulağıyla dinlemek güven yaratır. Biz ebeveynler bazen çocuklarımızı yeterli dinlemeyebiliyoruz; bu çocuk böyle davranıyor ama acaba neye ihtiyacı var, bana ne söylemek istiyor diye onları anlmayabiliyoruz. Dolayısıyla can kulağıyla dinlendiğini hisseden çocuk paylaşmaya başlıyor. Bu güven her bir görüşmeden sonra daha da sağlamlaşıyor. Görüşmeye başlamadan evvel mutlaka öğrenciye konuşulan hiçbirşeyi onun izni olmadan ailesi ile paylaşmayacağımı ve söylenen söylenmeyen herşeyin ağzımın içinde mühürleneceğini açıklıyorum.
Anne ve baba çocuğunu seninle tanıştırdı ve seansa başladınız. Sürece nasıl başlıyorsunuz ve ilerliyorsunuz?
Rakel Karaoğlan: Öncellikle öğrenci bilgi formunu doldurtuyorum, kişisel bilgilerini, öğrencinin akademik hayatını, hayallerini, hedeflerini, nasıl motive olduğunu, karşısına çıkan engelleri soruyorum. Orada yazılanlar zaten sonraki görüşmelerimize yön veriyor ama gündemi mutlaka öğrenci belirliyor, o ne isterse o gün o konuşuluyor. Aramızda bir ‘Anlaşma Oluşturmuş’ oluyoruz: Gündem tek bir konu ile belirlenir, iki konu ile belirlenmez; ardından bu konuyu o gün konuşarak ne elde etmek istediğini ve konunun kendisi için önemini sorarım böylece o görüşmenin hedefi oluşmuş olur. Sonrasında gelen her soru bu anlaşmaya bağlı olarak gelişir. Eğer anlaşmadan uzaklaşırsak, konudan saparsak o anda onu yolda tutmak için “Şu anda bu söylediklerin hedefine nasıl hizmet ediyor?” diye sorarım.
Hedef net olarak belirlendikten sonra mutlaka gitmek istediği yeri ona hayal ettiririm ve o nokta nasıl hissediyor, ne görüyor, ne duyuyor ve ne kokluyor gibi sorularla o anı kendisine yaşatırım. Hayal edip geldiği o anı yaşarken esas soru gelir: “O noktaya nasıl geldin?” Öğrenci bu soruyla derine inip düşünmeye ve yapabileceklerini sıralamaya başlar, yani eylem planını oluşturur. Ardından “Bu eylem planına ne zaman başlayacaksın?” sorusunu sorarım. Ve ona en önemli sorulardan biri “Bugün burda konuştuklarımızdan ne oğrendin, neyi fark ettin?” sorusunu sorarak süreçte ilerlerim.
Birkman Bilimsel Meslek Seçimi Test analizi de yapıyorsun. Biraz bahseder misin?
Rakel Karaoğlan: Bu test dünyada doğruyu gösteren ilk üç davranışsal ve meslek envanterinden biri. 1950 yılında Roger Birkman tarafından geliştirilmesinden itibaren 2,5 milyondan fazla kişi testi almıştır. Houston/Amerika merkezli bilimsel bir testtir. Yüzde 97 doğruluk oranıyla güvenilirliğini kanıtlamıştır. Dünyada ve Türkiye’de büyük firmaların çoğu işe alımlarda bu testi uygular veya kişilerden talep eder.
Birkman Metodu, güçlü yönlerinizi, davranışlarınızı, motivasyonlarınızı, ilgi alanlarınızı tanımlayan güçlü bir araçtır. Bunlarla birlikte size en uygun olabilecek 22 mesleği sıralalar.
Kişi testi defalarca yapsa da aynı sonucu verecektir, ancak kişinin on senede bir ilgi alanları değişebilmektedir.
Ülkemizde bir çok genç lise çağına geldiğinde bir meslek seçimine zorlanır oysa ki bazı gençler zihninde henüz yapacağı mesleği tasarlamamış olabilirler. Bu test ile birlikte kişi kendi içindeki potansiyeli keşfeder. Kendi zihin yapısının ve işi alış şeklinin hangi mesleğe uyabileceğini görür. Buradaki amaç, raporunuzu gözden geçirmeyi bitirdiğinizde, kendiniz hakkında daha fazla bilgi sahibi olabilmek, sizi benzersiz kılan nedir ve bunun sizi ve etkileşimde bulunduğunuz kişileri nasıl etkilediğini görebilmek, kendiniz hakkında öğrendiğiniz bu özelliklerinizi hayatınızın her parçasında kullanabilme gücüne sahip olabilmenizdir.
Koçlukla ilgili kendini nasıl geliştiriyorsun?
Rakel Karaoğlan: Aslında kendimi hayat boyu sürecek bir öğrenci gibi görüyorum. Eğitim hiç bitmiyor, bitmeyecek de. Sürekli yeni eğitimlere katılıyorum, neye ihticım varsa işinin ehli kişilerden eğitim alıyorum ve kendimi geliştiriyorum. Bu arada koçluk ve insan gelişimi üzerine sürekli kitaplar okuyorum. Örneğin koçluğu yanında ayrıca kariyer koçluğu da yapıyorum, böylece her iki konuyla alakalı hergün yeni birşeyler öğreniyorum. Şu an Gestalt Yaklaşımı Eğitimi alıyorum. Hem kendime yönelik hem de insanların davranış biçimleri ve ihtiyaçlarına yönelik bir çok bilgi öğreniyorum.
Marshall Rosenberg’in kitabı ‘Şiddetsiz İletişim’ eğitimini aldım ve yakında bir üst seviye eğitimini de alacağım. Eğiticinin eğitimi diye bir eğitim aldım, bu eğitim sayesinde okullara “Her çocuk başarabilir” eğitimi vereceğim, bu eğitimi yaz sonuna kadar tamamlamayı planlıyorum ki, okullar açılır açılmaz ilk eğitimi bizim okulumuza verebileyim.
Kısacası bu meslekte varolduğum müddetçe kendimi geliştirmenin sonu yok.
Rakel Karaoğlan ile yapılan Röportajdan alınmıştır.
Rakel Karaoğlan Coaching